Site icon Bursa Tabip Odası

Adı yerli sahibi Lübnanlı madenci şirket Bursa’yı terket

Bursa Yenişehir Kirazlıyayla köylülerinin, maden atık havuzu yapımına karşı mücadelesine destek girişimi hukuksuz bir idari emirle kolluk kuvvetlerince engellendi. Bursa Tabip Odası Başkanı Dr. Güzide Elitez’in de aralarında bulunduğu Bursa Çevre Platformu üyeleri Kirazlıyayla’ya gitmek istedi. Ancak ekip kolluk güçlerince engellendi. Bunun üzerine köylülerin araçlarıyla destekçilerin yanına ulaşması da hukuksuz bir şekilde engellendi. Aralarında 70’li yaşlardaki ninelerin, dedelerin de olduğu köylüler, jandarma barikatını aşarak, öğle sıcağında 14 kilometre yol yürüdü ve desteğe gelen Çevre Platformu üyelerinin bulunduğu noktaya ulaştı.

Direnişin simgesi kadınlar, köye girişi engellenen doğa savunucularına katılmak için Barcın köyüne yürüyüş gerçekleştirdi. Jandarma barikatını aşan kadınlar tüm engellemelere rağmen, doğa savunucularıyla buluşarak, basın açıklaması gerçekleştirdi.

 

ADI YERLİ SAHİBİ LÜBNANLI MADENCİ ŞİRKET BURSA’YI TERKET

Kirazlıyayla köyünü de içine alan 346 hektarlık ruhsat alanını 2012 yılında  devralan MEYRA şirketi,  Kirazlıyayla  köylülerinin katılacağı, bilgi sahibi olacağı   halkın katılım toplantısının yapılmasını gerektirmeyecek biçimde  24.89 hektarlık alan  için ÇED gerekli değildir izni alarak 2013 yılında   bu  bölgede madencilik faaliyetine  başlamıştır.  MEYRA, iki yıl geçmeden 2015 yılında, işletme  alanını 273 hektara;  kapasitesini de 200 bin tona çıkaran ÇED izni almıştır.

MEYRA şirketi tüm  ÇED İzni başvurularında,    madencilik faaliyetleri sırasında  binlerce ton kimyasal ve su kullanımı gerektiren toprağı, suyu ve tüm canlıların yaşamını yıllarca tehdit edecek  atıklar üreten  flotasyon (zenginleştirme) yapılmayacağını  bildirmiş olmalarına  rağmen, 2018 yılında Lübnanlı DELTA GRUP tarafından satın alındıktan sonra  hem politik  hem de ekonomik olarak güçlenen MEYRA  bir adım daha atarak ‘yapmayacağız’ dedikleri flotasyon tesisi ve atık barajını  projeye eklemiş  kapasitelerini yıllık 300  bin tona çıkarmış ve bir kez daha ÇED izni almıştır.

Lübnanlı şirket kuracağı zenginleştirme tesisinde binlerce ton su ve kimyasal kullanarak işleyeceği günlük 1000 ton (yıllık 300 bin ton) cevherden  55 ton cevher konsantresine (12.9  ton kurşun , 42.2 ton çinko )    karşılık içerisinde % 0,1 kurşun; % 0,2 çinko ve proseste kullanılan kimyasallar bulunan  894 ton atık çıkacağını ve bunu  3.780.000 m3 hacimli atık barajlarında  depolayacağını  ve bütün bunları yaparken ilgili kanun ve yönetmeliklere uyacağını toprağı, suyu, havayı yasal sınırların dışında kirletmeyeceğini söylüyor.

Yani şirket doğruyu söylemiyor. Yalancı ve talancı şirketin tek yalanı bu mu hayır ?

Başka ne söylüyor çok fazla proses suyuna ihtiyaç duymayacağını 1000 ton cevher için saatte 8 ton, yılda (300 gün çalışma yılı)  57.600 ton su kullanacağını söylüyor ancak İznik gölünden yılda 200 bin ton su kullanım izni  için DSİ ye başvuruyor. Halkın kurumu olması gereken DSİ ne yapıyor ?  Önce Bursa İl Tarım ve Orman Müdürlüğünün sonra Tarım ve Orman Bakanlığının amaç dışı kullanım izni vermediği yani yasal izni olmayan  tesise aynı bakanlığa bağlı DSİ 200 bin ton su kullanım izni veriyor.  ÇED raporundaki su kullanımı  ile ilgili tablolar  ise 1000 ton cevher için saatte 84 ton su , yılda (300 gün çalışma yılı)  600 bin ton su kullanılacağını, alınan su kullanım izninin yetmeyeceğini, şirketin daha fazla İznik Gölü suyuna veya  daha başka su kaynaklarına ihtiyaç duyacağını gösteriyor.

ÇED raporunda, bir bölümde zenginleştirme sırasında yılda 800 ton kimyasal kullanılacağını  açıklayan Şirket,  bir başka bölümde verdiği   tabloda  ise  tedarik edilecek kimyasalların   1200 tonu aştığını verebiliyor. Yani yılda 1200 ton kimyasal kara yoluyla bölgeye taşınacak ve sonrasında atık çamurlarında  bölgede kalacaktır.

ÇED raporunda yasal izinler alınmadan hiçbir işlem ve inşaat yapılmayacağı sözüne rağmen, Eylül ayında Kirazlıyayla ve çevre köylülerinin başlattıkları mücadelelerine ve haklı taleplerine göz yuman görmezden gelen kamu kurumları, belediye,  kaymakamlık ve kolluk güçlerine sırtını dayayan yalancı ve talancı şirket Covid-19 salgınını sürecinde  halkın eve hapsedilmelerini fırsat bilerek bu zamanı değerlendirmiş ve 30 Mart tarihinde  tesis altyapısı için arazi düzlemeye ve  ağaç kesimine başlamıştır. Halkın baskı ve tepkileri nedeniyle  geçici bir süre için durdurduğu çalışmalarına 11 mayısta  tekrar başlayarak önce bölgeye malzeme nakli yapmış, sonrada  insanların evden çıkamamasını fırsat bilerek son hızla inşaata girişmiş ve köylülerin gözleri gibi korudukları ağaçları kesmeye devam etmiştir.

Şirketin sadece flotasyon tesis alanı ile sınırlandırarak gizlemeye çalıştığı aslında köyün merasının, tarım ve bahçe arazilerinin, mesire alanının, çeşmelerinin içinde kaldığı  2015 yılında   ÇED izni verilen flotasyon tesis alanı dahil  273 hektar  maden işletme  sahası  için alınması zorunlu yasal izinler  halen alınmamıştır.

Tüm kamu kurumlarının yapması  gerektiği gibi flotasyon tesis alanında kalan tarım arazilerine  amaç dışı kullanım izni vermeyen  köylüsünün, halkının yanında duran Bursa İl tarım ve orman müdürlüğüne ve sonrasında bu karara katılarak şirkete İZİN vermeyen Bakanlığa teşekkür ediyor, bu karalarının arkasında durmaya köyden köylüden yana tavırlarını sürdürmeye davet ediyor, bu tavırlarını alkışlıyoruz.

Ancak kaymakamlığı ve emrindeki kolluk güçlerini köylülere baskı uygulamak, yüklü cezalarla tehdit etmek yerine  söz verdiği ve yasal izinleri olmadığı halde inşaat ve ağaç kesme çalışmalarına başlayan, kanunu ve hukuku yok sayan maden şirketinin faaliyetlerini durdurmaya, halkın köylünün yanında olmaya davet ediyor, bu tavırlarını  kınıyor ve artık yeter diyoruz.

Atık göletlerinin heyelan bölgesinde olması; işletme alanının %10’nu, ruhsat alanının %17’sinin,  İznik gölü uzun mesafe koruma bandında  olması; sürekli olarak sarsıntı, toz ve hatta taş parçaları saçılmasına neden olacak ve  her patlatmada 454 kg patlayıcının kullanılacağı ve haftada  iki patlatma yapılacağı söylenen açık ocak işletmeciliği; maden sahasında geçmişten kalan 150 bin ton maden atığı ile düşük olsa da başta kurşun olmak üzere  birçok ağır metal içeren yılda 30 bin ton  yüzey kazısı artığı  malzemelerinden yağmur suları taşınarak   yeraltı ve yerüstü sularını kirletecek katı ve sıvı atıklar; maden sahasına uzak veya yakın tüm canlı yaşamın, tarımı,  hayvancılığı olumsuz etkileyecek MEYRA şirketinin  madencilik faaliyetlerinin diğer olumsuz yönleri ve tehditleridir.

Tüm bunlara ek olarak

Meyra Şirketi’nin  çok fazla miktarda su ve kimyasal kullanılmasını gerektiren zenginleştirme  tesisini de içerecek biçimde kapasite artışlarına kolaylıkla ÇED izni verilmesinden cesaret alan diğer şirketler de 35 bin dönüm alanda kurşun arama faaliyetlerine başlamışlardır. Bu nedenle yasa tanımaz, hukuk, tanımaz adı yerli sahibi  Lübnanlı madenci şirket durdurulamaz, faaliyetleri sonlandırılamaz ise sadece Kirazlıyayla da değil  35.000 hektarlık coğrafyada tüm canlıların yaşamı ve doğal varlıkları doğrudan,  İznik Gölü ve Yenişehir ovası ‘da dolaylı olarak olumsuz etkilenecektir.

Havasını, suyunu, toprağını, insanları, börtü böceği kısacası doğasını  seven, sahip çıkan, doğa talanına karşı her türlü siyasi anlayışa, ekonomik kazanıma ve ranta aynı mesafede  duran,  ülkesini ve insanlarını ayrımsız seven, özgür, demokrasiye inanmış insanlar olarak Kirazlıyayla halkının  yanında olmaya , sonuna kadar da haklı  mücadelelerini desteklemeye kararlıyız.

 

Bu nedenle hep birlikte güçlü bir şekilde diyoruz ki 

Madenci Şirket  Bursa’yı terket.

 

BURSA ÇEVRE PLATFORMU

 

 

Exit mobile version