Site icon Bursa Tabip Odası

Ölüm Cezası ve Her Türlü Yaşam Hakkı İhlaline Karşıyız

15 Temmuz 2016 tarihinde
gerçekleştirilen darbe girişimi üzerine bu girişimde bulunanların
cezalandırılması için yapılan tartışmalarda ölüm cezası gündeme getirilmiş,
siyasetçiler tarafından yeni bir yasal düzenleme yapılarak uygulanabileceği
mesajları ile topluma yönelik yanıltıcı bir algı oluşturulmuştur.

Toplumlarda değişik dönemlerde, adalete
olan güvenin sarsılmasıyla yakın ilişkili olarak intikam alma güdüsü taşıyan
talepler dile getirebilmektedir. . Toplumsal sözleşmeler ve hukukun üstünlüğü
ilkesi ile işleyen sistemler, toplumların nefret duygularını, intikam almaya
dayalı ve linççi yaklaşımlarını hukuka dayalı, insan haklarına saygılı nesnel
yaklaşımlara dönüştürme yükümlülüğü taşımaktadırlar. Gerek ölüm cezası
talebinin “demokratik hak” olarak tanımlanmaya çalışılması, gerekse bir başka
olağandışı ve baskıcı, insan haklarının tümüyle askıya alındığı bir dönem olan
12 Eylül darbe döneminde kullanılan “asmayalım da besleyelim mi” ifadesini
çağrıştıran söylemler sorumluluk sahibi yaklaşımlar olarak kabul edilemez.

Ölüm cezasını geri getirme girişiminin
gerek ulusal gerekse uluslararası açıdan ağır hukuksal ve siyasal sonuçlarının
olacağı öngörülmelidir. Ölüm cezası yaşam hakkını ortadan kaldıran bir devlet
şiddeti, dolayısıyla tüm uluslararası belgelerde yer alan yaşam hakkı ihlali
kapsamında değerlendirilmektedir. Yaşam hakkı, korunması gereken en öncelikli
haktır. Devletler tarafından bir ceza olarak yaşam hakkının ortadan
kaldırılması, geri dönüşü olmayan ve giderilmesi olanaksız zararlara yol açarak
insanlık değerlerinin yok sayılmasına neden olur. Birleşmiş Milletler (BM)
İnsan Hakları Komitesi de bunu açıkça ifade etmektedir: “Yaşam hakkı, bütün
hakların en üstünde yer almaktadır ve ulusun güvenliğini tehdit eden olağanüstü
bir durumda dahi bu hakka çekince konmasına izin verilmez. Kişiler,
yaşam hakkından keyfi biçimde alıkonulamaz. Bu nedenle de taraf devletler,
sadece keyfi ihlalleri önleme değil aynı zamanda bu fiilleri suç sayma ile
yükümlü oldukları gibi kendi güvenlik kuvvetlerinden gelecek ihlalleri de
önlemekle yükümlüdürler. Devlet tarafından gerçekleştirilen yaşam hakkı
ihlalleri en ağır ihlallerdir
.”

1997 yılında BM Genel Kurulu’nda oy
çokluğu ile kabul edilip, en son 2014 yılında Türkiye’nin de içinde olduğu 117
ülke tarafından desteklenen “ölüm cezalarının tüm dünyada kaldırılmasına
kadar erteleme
” çağrısı ve ilgili uluslararası düzenlemelerin çok
öncesinde, 1981 yılında, meslek örgütümüz TTB’nin de üyesi olduğu Dünya
Tabipler Birliği ölüm cezalarının uygulanmasında hekimlerin görev almasının
etik dışı olduğunu açıklamıştır. Cenevre Bildirgesi ışığında hekimin insan
yaşamına en üst saygıyı gösterme zorunluluğu hatırlatılarak 2013 yılında
Brezilya’da toplanan Dünya Tabipler Birliği Genel Kurulu, ölüm cezalarının
kaldırılması yönündeki BM çağrısını destekleme kararı almıştır.

Türkiye ölüm cezasını başta Anayasasının
38. Maddesi olmak üzere mevzuatından tümüyle çıkarmış, yanı sıra Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi’ne (AİHS) ek 6 nolu ölüm cezasının kaldırılmasına dair
protokol, Türkiye tarafından 26.06.2003 tarihli 4913 Sayılı ölüm cezasını
ortadan kaldıran kanunla kabul edilmiş ve Resmi Gazete’nin 01.07.2003 tarihli
sayısında yayımlanmıştır.

Türkiye AİHS’e ek 13 nolu Protokol’ün de
tarafıdır. Türkiye, bu Protokol ile ilgili 16/10/2005 Tarih ve 5409 Sayılı
“İnsan Haklarını ve Temel Özgürlükleri Koruma Sözleşmesine Ek, Ölüm Cezasının
Her Koşulda Kaldırılmasına Dair 13 No’lu Protokolün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğu Hakkında Kanun”u çıkarmıştır. 01/06/2006 tarihinden itibaren yürürlük
kazanmış olan 13 No’lu Protokol şöyledir:

“Madde 1. Ölüm cezasının kaldırılması

Ölüm cezası kaldırılmıştır. Hiç kimse
ölüm cezasına çarptırılmayacaktır ya da bu cezası infaz edilmeyecektir.”

Devlet yetkilileri tarafından ölüm
cezasının uygulanması yönündeki hukuki düzenleme önerisi, süreç geriye dönük
işletilemeyeceğinden, toplumda yaşanan kaygı halinin yarattığı infiale karşı,
nefret ve intikam duygularını körükleyici sonuçlar doğurabilecek, sorumsuz,
toplumu yanıltıcı bir yaklaşım olarak değerlendirilmelidir.  

Ölüm cezasının uygulanmasını sağlamaya
yönelik her türlü yasal düzenleme, ileriye dönük olarak ülkemiz için çok ağır
siyasal, hukuki, kültürel ve sosyolojik sonuçlar doğurabilecektir.

Türk Tabipleri Birliği olarak, her
dönemde olduğu gibi, bu dönemde de, ölüm cezasına ve her türlü yaşam hakkı
ihlaline karşı olduğumuzu kamuoyuyla paylaşırız.

 

Türk Tabipleri Birliği
Merkez Konseyi

Exit mobile version