Site icon Bursa Tabip Odası

Velhasıl Bursa susuz bir kenttir!

Velhasıl Bursa susuz bir kenttir!

Evliya Çelebi 17. Yüzyılda Bursa’yı “Su ve havasının güzelliğinden Bursalıların yüzü kırmızıdır. Velhasıl Bursa sudan ibarettir.” diye anlatır. Eğer 21. yüzyılda ziyaret edecek olsa, Evliya Çelebi Bursa’yı sanırız söyle anlatabilirdi: “Bursa’da yaşayanların yüzü soluk, kentin havası kirli, suyu azdır.”.

Bilindiği gibi, 1993 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda ilan edildiğinden bu yana 22 Mart Dünya Su Günü olarak kutlanmaktadır. Birleşmiş Milletler 2019 yılında dünya su günü için şu sloganı kullanıyor: “Kim olursan, nerede olursan ol, su herkes için insan hakkıdır”.

Su haktır. 2010 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu su ve sanitasyonu açık bir şekilde insan hakkı olarak tanımıştır. Bu bağlamda herkes, kişisel ve evsel kullanım için yeterli, sürekli, güvenli, kabul edilebilir, fiziksel olarak erişilebilir ve elde edilebilir su hakkına sahiptir. Bu hak kapsamında tanımlanan suya erişememek önemli bir halk sağlığı sorunudur. Kirlenmiş su ve kötü sanitasyon, kolera, ishal, dizanteri, hepatit A, tifo ve çocuk felci gibi hastalıkların bulaşmasına yol açabilir. Yetersiz ve/veya uygunsuz şekilde yönetilen su ve sanitasyon hizmetleri toplumu önlenebilir sağlık riskleri ile karşı karşıya bırakmaktadır.

Kentlerde güvenli içme suyu sağlamak için sağlık temelli hedeflere uygun olarak hazırlanmış etkili bir planlamaya ve yeterli altyapıya sahip, etkin ve düzgün yönetilen bir sistem kurulmalıdır.

Türkiye’de 2016 yılında belediyelerde kişi başına çekilen günlük ortalama su miktarı 217 litredir. Kentte yaşayan bir yurttaşın kişisel gereksinimlerini (temizlik, yemek, evsel kullanım vb. ) konforunu bozmayacak biçimde karşılamak için sağlanması gereken su miktarının, kayıp/kaçak oranları da gözetildiğinde yaklaşık günde kişi başına 200 litre olduğu bilinmektedir. Bu bağlamda Türkiye’de ortalama olarak belediyelerde sağlanan su miktarının –şimdilik- yeterli olduğu anlaşılmaktadır. Ancak Bursa’da kişi başına günde çekilen su miktarı 163 litredir. Bu veri, Bursa’da yaşayan yurttaşlarımıza yeterli su sağlamakla ilgili bir sorun yaşandığını ortaya koymaktadır.

Ülkemizde içme ve kullanma suyu arıtma tesisi ile hizmet verilen nüfusun belediye nüfusu içindeki oranı (%58,6) düşüktür. Eğer belediye nüfusu dışında kalan kırsal nüfus da eklenecek olursa, arıtmadan geçirilmiş suya erişemeyen kişilerin oranı daha da artış gösterecektir. Bazı büyük kentlerde arıtma tesisi ile hizmet verilen nüfusun belediye nüfusu içindeki oranı %90’ı geçerken (Ankara %96,8, İstanbul %96,5, Diyarbakır %91,4), bazı kentlerde daha düşük seyretmekte (İzmir %86,0, Bursa %66,6), bazı kentlerde ise %1’in altında kalmaktadır (Elazığ %0,6, Kahramanmaraş %0,7). Bursa gibi kentinde yaşayan nüfusun üçte birine arıtmadan geçirilmiş su sağlayamayan bir belediyede “güvenli su” kavramının tartışmaya açılması söz konusu değildir.

Su kalitesi ile ilgili izlemler, ülkemizde güvenli su kavramının kapsamlı olarak incelenmesine duyulan gereksinimi ortaya çıkarmaktadır. Örneğin, 2016 yılında Bursa’da İl Sağlık Müdürlüğü tarafından yapılan denetimlerde şehir şebeke suyu numune sonuçlarının %5,9’unun uygun olmadığı (188 numune) ve su örneklerinin %5,8’inde (1137 örnekte) yeterince klor bulunmadığı anlaşılmıştır. Bağımsız araştırmacılar tarafından yapılan analizlerde şebeke suyunda pozitif patojen bakteri oranı %11,8’e kadar çıkabilmektedir. Bu bağlamda, Bursa’da 2010 yılında toplam 123.217 olan akut barsak enfeksiyonu tanısı konulan olgu sayısının (A09, R11, K52), 2015 yılında %135 artışla 289.140’a yükselmesinin epidemiyolojik yöntemlerle incelenmesi gerektiği ortaya çıkmaktadır.

Türkiye’nin bütününde de su ve gıdalarla bulaşan hastalıklarda artış söz konusudur. 2011 yılında akut barsak enfeksiyonu tanısı konulan olgu sayısı toplam 5.233.881 iken, bu sayı 2016 yılında %85 artışla 9.689.851’e yükselmiştir.

2016 yılında Elbistan’da ortaya çıkan salgın, kentlerde güvenli su sağlanmamasının ne kadar ürkütücü sonuçlara yol açabileceğini göstermesi bakımından önemlidir. Nüfusu 143 bin olan Elbistan’da, kente su sağlayan kaynakların kirlenmesi sonucunda, bir haftadan kısa bir süre içerisinde sağlık kuruluşlarına 52 binin üzerinde akut barsak enfeksiyonu tanısı konulan hasta başvurusu gerçekleşmiştir.

Kentlerde güvenli içme suyu sağlamak ancak iyi yönetilen bir sistem kurulmasıyla olanaklıdır. Bu sistem içerisinde içme suyu kalitesi sürekli ve düzenli olarak izlenmeli ve değerlendirilmelidir. Değerlendirme, içme suyu kaynaklarının güvenliği ve kabul edilebilirliğinin gözden geçirilmesini de içermelidir. Buna ek olarak, kentlere su sağlayan kurumlardan bağımsız, her hangi bir çıkar çatışması olmayan bilimsel ölçütlere uygun bir gözetim sisteminin kurulması büyük önem taşımaktadır.

Sağlık temelli hedefler, su kaynaklı tehlikelerin risk değerlendirmelerine dayanılarak oluşturulmuş ölçülebilir, sağlık, su kalitesi ve performans hedefleri olmalıdır. Suyun kalitesi mikrobiyolojik kirlenme, biyokimyasal kirlenme ve radyoaktif kirlenme açısından düzenli/sürekli olarak izlenmelidir. Buna ek olarak mikrobiyolojik ve kimyasal risklere bağlı olarak ortaya çıkabilecek hastalıkların görülme sıklığı da izlenmelidir.

Toplum, içme suyu kalitesinin ve temizlik, yemek, evsel kullanım vb. için gereksinim duyduğu miktarda su sağlanmasının sağlık ile yakın ilişkisinin ve içme suyu kaynaklarının korunmasının öneminin farkında olmalıdır.

Dünya Tabipler Birliği suyun metalaştırılmasının, yeterli miktarda içme suyuna erişim için potansiyel olarak olumsuz etkilere sahip olduğunu açıklamaktadır. Bu nedenle yeterli/güvenli içme ve kullanma suyunun her yurttaşa sağlanmasında merkezi hükümet ve yerel yönetimler tüm sorumluluğu üslenmeli, su, bir sermaye birikim ve/veya kar maksimizasyonu alanı olmaktan çıkarılmalıdır.

 

Bursa Tabip Odası Yönetim Kurulu

Exit mobile version